24 Temmuz 2013 Çarşamba

Masal bu ya, oldu ya..





2 gün önce Cambridge düşesi Kate, bir erkek bebek dünyaya getirdi ve başta İngiltere olmak üzere tüm dünya heyecanla karşıladı bu durumu.








21.yy’da ne garip ve ne imrenilesi bir masaldır bu değil mi? Bir yanda savaş, açlık, politik oyunlar; diğer tarafta bir peri masalı..

Bu masal aslında Lady Diana ile başlamıştı, yani asıl kahraman Oydu ama masal, kitaplardaki gibi mutlu sonla bitmemisti. Kate’inki ise sanki bu masalın devamı niteliğinde..





Lady Diana, Prens Charles’ı sevdi ama Charles hep bir başkasına aşıktı. 1981’de evlendiler, 1992’de boşandılar. Boşanma sonrası, Diana’ya verilen “Galler prensesi” ünvanı geri alındı, ama O kendisinin de olmak istediği gibi artık “kalplerin kraliçesi”, tüm dünyada milyonların prensesi olmuştu. 1997’deki trafik kazasında ölümü bile bu durumu değiştirmedi.

Diana’yı anlatan film Eylül 2013’te vizyona girecek. Naomi Watts’ın Diana’yı canlandırdığı filmde, Lady Diana’ya çok benzediğini de belirtmek isterim.






16 Temmuz 2013 Salı

"Little Miss Sunshine" Günleri..

Bazı günler “little miss sunshine” günlerim benim.. 
Filmi izleyenler hemen anımsayacak  istediğini yapmak için hayata bağlı, kendiyle barışık küçük kızı.. hani kaybetmekten, başarısızlıktan korkan ama bir o kadar da cesur olan..
  

İçimizdeki o küçük kız galiba hiç büyümüyor.
Hani bazen kulaklıkları takıp, etrafında olan bitenden habersiz  uzun bir yolculuğa çıkmak istiyorsun ya işte o günlere ben “little miss sunshine” günleri diyorum. İstiyorum ki üzüm bağlarının yanından kulağımda “My man's got a heart like a rock cast in the sea.....”  calarken geçip gideyim. Gidilmiyor.
İzlemediyseniz izleyin, izlediyseniz içinizdeki kayıp küçük kızı bulun, bir de asıl kaybedenler denemeyenlermiş ya, siz deneyin..ne olursa olsun, olsun veya olmasın deneyin. En fazla bir yol hikayesi daha eklersiniz yaşama..

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Sienna Miller Olmak çok mu zordur?

1981 NY doğumlu, ilgiliz aktris benim için tam bir stil ikonu.. Bir diğeri de son günlerde vücudu için dublor kullandığı haberleriyle gündeme gelen ingiliz model Kate Moss..yaş alsa da dublor kullanmasına gerek yok bence, o her zaman farklı, güzel ve stil sahibi..





Stil ikonu olabilmek için, kişi önce kendisini çok iyi tanımalı. “Benim stilim bu”, ben kısa boyluyum ama bol-bilekten bağlı pantolonları, tulumları çok seviyorum demek ayrı, giymek ayrı..


Moda dediğimizde kafalar biraz daha karışıyor. Evet, hepimiz bir anda neon renkleri beğeniyor veya aniden dantel tercih etmeye başlıyoruz kıyafetlerimizde ama asıl önemli olan moda olmadan kendi tarzımızı keşfedilmekte galiba, yani mesela basit beyaz bir t-shirt’ün altına yırtmaçlı seksapelitesi yüksek o deri eteği giyebilmekte.... 

Sienna Miller ‘a bakınca, sadece güzel değil, hem modayı takip ediyor, hem kendi stili var, farklı olmak adına da yapmıyor belli. “İkon” olabilmek için, ülkemizde kimlerin nasıl giyindiğini görüyoruz.






Sienna Miller’inki yarı bohem bir şıklık... Saçlar açık veya sıradan bir at kuyruğu, bazen de örgü..Özgürlük ruhundan kıyafetlere de yansımış gibi duruyor değil mi?




Stiliniz olsun, fark yaratmak güzeldir..nişantaşı kızı, tünel kızı veya cadde kızı olmayın derim ben..

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Coco..






-İstediğiniz biriyle akşam yemeği yeme şansınız olsaydı, bu kim olurdu?

Bir eğitimde sorulmuştu bu soru. Benim cevabım Chanel’di. Coco Chanel. Çünkü, hem 20. yy Avrupa’sının içinde olmak hem de yetenekli ve cesur bu kadını tanımayı çok isterdim.

Evet ilk pantolonu Coco giydirdi kadına, Avrupalı kadını bronzlukla O tanıştırdı. Sade şıklığı dünyaya O tanıttı. “Little black dress” denildiğinde akla Coco geldi. Maskülen kadınların da çekici olabileceğini, kadını güzel yapanın makyaj ya da korse değil özgüven olduğunu bizzat kendisi gösterdi.

1883 doğumlu, asıl adı Gabrielle Bonheur Chanel olan fransız modacının özel hayatı da , tasarımları kadar ilgi çekiciydi aslında. Her ne kadar asla evlenmeyeceğini ve aşkı anlayamadığını söylese de, aşık olduğu adam için ikinci kadın olmayı göze almıştı O.

 

 

Coco kamelyalara düşkündü. Fransız sosyetesinde evlilik dışı ilişki yaşayanlar için gizli bir parolaydı kamelya. Yakalarına kamelya takarak, çevrelerini yaşadıkları ilişkiden haberdar ediyorlardı kadınlar. Chanel de tasarımlarında kamelyayı bol bol kullandı.










Coco aşık, Coco metres, Coco yalnızdı.

Yalnız öldü 1971’de 30 yıldır yaşadığı Paris Ritz’deki odasında..

 “Bu kadar ünüm ve servetim olacağına keşke bir kocam olsaydı" demişti. Oysa; onun yaşadığı aşkı, tutkuyu yaşamak isteyen kimbilir kaç evli kadın vardı etrafında.